Dünya ticareti büyük oranda üretici ile tüketici arasında tacire bağımlı ya da bağımsız olarak hareket eden aracıların faaliyetlerine dayalı bir biçimde sürdürülmektedir. Acente bu süreç içerisinde tacirden farklı fakat sürekli olarak tacir nam ve hesabına sözleşmeler akdederek ya da bu sözleşmelere aracılık ederek müşterilerine hizmet etmektedir. Acentelik ilişkisi, müvekkilinin ticari faaliyet alanını ilgilendiren bir işin görülmesi ihtiyacına yöneldiğinden hizmet veya vekâlet ilişkisinden ayrılmak istenmiştir. Hangi hukuk sisteminde olursa olsun acentelik ticari bir ilişki yaratmaktadır. Fakat acente kavramının içeriği ve anlamı bir hukuk sisteminden diğerine farklılık göstermektedir. Bu nedenle acenteye tanınan hak ve borçların muhatabı da farklı özellikler sergilemektedir. Biz de bu noktada Türk Hukukunda düzenlenen acentelik sözleşmesinin tanımını ve sözleşmenin unsularını incelemek ardından da konumuzu teşkil eden “Uluslararası Acentelik Sözleşmeleri” başlığına yoğunlaşarak bu türden sözleşmelerin özelliklerinden bahsetmeye çalışacağız.
1. Genel Olarak Acente Kavramı
Acente kavramı, ülkeden ülkeye değişik anlamlara gelebilmekte hatta aynı hukuk ailesine mensup ülkelerin, kavrama verdikleri isim farklılık gösterebilmektedir. Büyük Britanya, Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi Anglosakson Hukukunun hâkim olduğu ülkelerde acente, başkası ad ve hesabına hareket etme yetkisini haiz kişilere denmektedir.1
Türk Ticaret Kanunu madde 102, fıkra I hükmünde acente, “Ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi bağlı bir hukukî konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre acente, acentelik sözleşmesi denilen bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir bölge içinde, ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya sözleşmeyi ticarî işletme adına yapmayı meslek edinen bağımsız tacir yardımcılarına verilen isimdir.
2.Acenteliğin Unsurları
Türk Ticaret Kanunu kapsamında yukarıda yapılan tanım dikkate alındığında acentenin unsurlarının; acentenin ticarî işletme sahibine tâbi bir sıfatının bulunmaması (bağımsız olması), acenteliğin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde iş görmesi, acente ile müvekkil arasındaki ilişkinin sürekli olması, acentenin faaliyetini meslek edinmesi, acentenin faaliyet konusunun ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmeler olması ve acentenin tacir sıfatının bulunması şeklinde sıralanması mümkündür. Biz, bu unsurlar içerisinden giriş kısmında da belirttiğimiz üzere konunun amacından sapmaması adına sadece “sözleşme” unsurunu ele alıp alt başlık olarak da “uluslararası acentelik sözleşmeleri” özelinde bir değerlendirme yapmaya çalışacağız.
2.1. Acentelik Sözleşmesi
Acentelik sözleşmesi her şeyden önce, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, taraflar arasında sürekli bir borç ilişkisi kurar. Tarafların asli yükümlülüklerinin ifası bir anda değil, sözleşmenin süresince gerçekleşir. Acentelik sözleşmesinde, acentenin müvekkile sürekli olarak ticari hizmet vermesi, müvekkilin acenteyi bilgilendirme ve destekleme borcunun bulunması, acentenin müvekkilin talimatlarına uyma zorunluluğunun olması, acentelik sözleşmesinin sona ermesinin belli koşullara bağlanması ve bu koşullara uyulmaması durumunda yaptırımların doğması bakımından, acentelik sözleşmesini hizmet sözleşmesine benzer. Ancak acentenin ücret alacağının, aracılık ettiği işlerden kaynaklanması ve bunun başarı esasına bağlı olması, acentenin bağımsız bir tacir olması, iş saatlerini ve yanında çalışan kişileri belirleme özgürlüğünün ve vergi yükümlülüklerinin bulunması, acentelik sözleşmesini, iş sözleşmesinden uzaklaştırır.3
Acentelik sözleşmesinde vekâlet sözleşmesine ilişkin unsurlara da rastlanır. Vekâlet sözleşmesinde vekilin sözleşme çerçevesinde kendine yüklenen işin idaresini veya yapmayı taahhüt ettiği hizmeti yerine getirmeyi borçlanması söz konusudur. Vekâlet sözleşmesinde, vekilin müvekkil adına hukuki işlemlerde bulunması, vekilin vekâlet ettiği işin rizikosunu üstlenmemesi, vekilin özen ve sadakat borçlarının bulunması, taraflardan birinin ölümü, kısıtlanması veya iflası durumunda sözleşmenin sona ermesi, bu sözleşmenin acentelik sözleşmesi ile benzerlik gösteren yönleridir. Ancak vekâlet ilişkisinin çoğu zaman geçici nitelik taşıması ve belirli bir işi yerine getirmekle sınırlı olması, müvekkilin vekilin üstlendiği işi yerine getirirken yaptığı masrafları üstlenmesi, vekilin müvekkile karşı bağımsızlığının çok sınırlı olması, vekâlet ilişkisinin her zaman tarafların tek taraflı iradesiyle sona erdirilebilmesi gibi özellikler ise, vekâlet sözleşmesi ile acentelik sözleşmesinin farklılaştığı noktalardır. Acentelik sözleşmesinin vekâlet sözleşmesine ilişkin düzenlemelerin dışında, Türk Ticaret Kanununda özel olarak düzenlenen ve maddesi gereğince acentelik sözleşmesinde hüküm bulunmayan hallerde acentelik sözleşmesinin türüne göre komisyonculuk veya tellallık hükümlerine öncelikle başvurulmasının gerekeceği, ancak burada hüküm bulunmayan hallerde vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanabileceğinin kabulü, acentelik sözleşmesinin vekâlet sözleşmesinin bir türü olarak nitelendirilmesini güçleştirir.
2.2. Acentelik Sözleşmesi Kapsamında Tarafların Hak ve Borçları
2.2.1. Acentenin Hak ve Borçları
2.2.1.1. Acentenin Hakları
2.2.1.1.1. Ücret (Provizyon, Komisyon) İsteme Hakkı
Devamı İçin Lütfen İlgili PDF dosyasını indirin